«
  1. Anasayfa
  2. Teknoloji
  3. Yapay Zeka ve Dijital Ürünler İnsana Dost mu, Düşman mı

Yapay Zeka ve Dijital Ürünler İnsana Dost mu, Düşman mı

yapay-zeka-ve-dijital-urunler-insana-dost-mu-dusman-mi.jpg

Yapay zeka tabanlı uygulamalar ve dijital asistanlar günümüz dünyasında hayatın vaz geçilmez bir parçası haline geldi. Uzmanlar, hayatı kolaylaştıran dijital teknolojik ürünlerin dost mu, düşman mı olacağına yine insanın kendisinin onlarla kuracağı ilişkinin karar vereceğini söylüyor. Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Sanal varlıklarla sanal dostluklar kısa vadede bazı sorunlara çözüm olsa da uzun vadede sosyal bir varlık olan insanın dokunmaya, hissetmeye, mimikleri yorumlamaya, bir başka insan tarafından özel hissettirilmeye yani gerçek bir başka insana ihtiyacı var.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, yapay zeka tabanlı uygulamaların ve dijital asistanların günümüz dünyasında hayatın vaz geçilmez bir parçası haline geldiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:

“Dijital teknolojik ürünler yaşamı kolaylaştıran en iyi dostlarımız olabileceği gibi bireyi, bireyin benliğini tehdit edecek düşmanlarımız da olabilir. Bu tamamen bizim onlarla nasıl ilişki kuracağımızla ilgili.”

Teknolojilerin olumlu yanlarına işaret eden Prof. Dr. Erdoğan, yapay zeka tabanlı uygulamaların ve dijital asistanların günlük işlerin daha hızlı ve verimli bir şekilde yapılmasına yardımcı olabildiğini kaydetti.

Dijital ürünler bilgiye ulaşımı hızlandırdı ve demokratikleştirdi

Prof. Dr. Erdoğan, şöyle devam etti:

“Artık trafikte kimse eskisi gibi harita açıp yol aramıyor. Kendimizi bir GPS’ye emanet ediyoruz. Onun talimatlarına uyarak, en kısa yoldan gitmek istediğimiz yere gidebiliyoruz. Ayrıca bu dijital ürünler bilgiye ulaşmamızı daha önce hiç olmadığı kadar hızlandırdı, demokratikleştirdi. Yabancı dildeki yazıları hatta konuşmaları anında kendi dilimize çevirebiliyoruz. Bir yabancı dili sanki anadili o dil olan bir öğretmenden alır gibi bizimle konuşan, telaffuzumuzu düzelten yapay zekâ uygulamaları var. Örnekleri çoğaltmak mümkün.”

Yapay zeka algoritmalarını yapanlar insanı da yönetiyor 

Yapay zekâ tabanlı uygulamalar ve dijital asistanların belli bir algoritmaya göre işlem yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Erdoğan, şunları anlattı:

“Yani bunlar geliştiricilerinin, yöneticilerinin beğeni, zevk, siyasi görüş ya da ekonomik çıkarlarına göre aslında bir karar alıyorlar. Hatta bu yazılımları çoğu zaman erkekler yazdığı için dijital erillik kavramı bile kullanılıyor. Dikkat edin robotların yazılımcıları çoğu zaman erkek, robotların kendisi dişi karakterler. Sonuçta haber akışlarından, alışveriş tavsiyelerine kadar birçok alanda yapay zekâ bizleri yönlendiriyor.  Bu belki bizlerin ilgili olduğumuz bilgilere ve içeriklere daha hızlı erişmemizi sağlıyor, ancak aynı zamanda ‘filtre baloncuğu’ olarak adlandırılan bir fenomene de neden oluyor. Burada bizler yapay zekanın sunduğu, yönlendirdiği inançlarla, fikirlerle ilgili sınırlı bir bilgiye ulaşıyoruz ve tüm dünyayı bunlardan ibaret zannedebiliyoruz. Aynı zamanda dijital asistanların ve diğer yapay zekâ uygulamalarının topladığı büyük miktarda verinin nasıl kullanıldığını, depolandığını tam olarak bilmiyoruz. Burada çok büyük etik problemler var.”

İnsan benzeri tepkiler kullanıcıları cezbediyor

Git gide daha mükemmelleşen yapay zekanın son dönemde popüler olan Sophia gibi insan benzeri tepkiler verdiğini ve kullanıcılarına daha ‘insan’ gibi bir deneyim sunduğunu kaydeden Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Bu da kullanıcıları cezbediyor.  Ancak bu etkileşimlerin genel yaşam deneyimine olan etkisi karmaşık. Özellikle yalnızlık hisseden bireyler için yapay zeka, anlık bir rahatlama hissi sunabiliyor. Fakat uzun vadede, gerçek insan etkileşimlerinin yerini alıp alamayacağı konusunda bazı soru işaretleri var.” dedi.

Yapay zeka ile duygusal bağlantı sosyal becerileri zayıflatabilir

Yapay zeka ile etkileşimlerin uzun vadede sosyal beceriler üzerinde olumsuz bir etkisi olabileceğini göz ardı etmemek gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Erdoğan, şunları kaydetti:

“Eğer bir birey gerçek insan etkileşimlerinden çok yapay zeka ile sohbeti tercih ederse, bu durum sosyal becerilerinin zayıflamasına neden olabilir. Gerçek insanlarla etkileşim, karşılıklı duygusal tepkileri anlama ve empati kurma yeteneğini geliştirir. Yapay zeka ile kurulan ‘duygusal’ bağlantı, gerçek bir insanla kurulan bağlantının derinliğine ve zenginliğine en azından şimdilik ulaşamıyor.”

İnsan yapay zekâ ilişkisi filmlere konu oldu

Prof. Dr. Erdoğan, insan yapay zeka ilişkisi ile ilgili en çarpıcı örneğin Spike Jonze’un uzun metrajlı filmi HER’de kurgulandığını dile getirerek, “Yalnızlık ve yaratıcılık sıkıntısı çeken yazar Theodore’un sadece sesten ibaret Samantha isimli bir yapay zekâ ile başlayan sohbeti zamanla aşka dönüşür. Duygusal açıdan çok tatmin edici bir ilişki yaşar, ta ki Samantha’nın 641 sevgilisi daha olduğunu ve 8 bin 341 kişi ile aynı anda flörtleştiğini itiraf etmesine kadar. Theodore bir anda değersizlik duygusu yaşar, ama Samantha’yı da bırakamaz.” diye anlattı.

Modern toplum sanal dostlukları artırdı 

Günümüz toplumunun en önemli sorunlarından birinin yalnızlık olduğunu dile getiren Prof. Dr. Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Modern toplumda kitleler halinde yalnızlık yaşıyoruz. Birçok araştırma yalnızlığın hastalıklara, erken ölüme neden olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle gerçek dünyada sosyalleşemeyen insanlar yakın zamana kadar sanal dünyada arkadaşlar arıyorlardı. Burada da aradığını bulamayan yalnız bireyler şimdi ise bir adım daha öteye giderek sanal dünyada sanal varlıklarla arkadaş olmaya yöneliyorlar. Ancak sanal varlıklarla sanal dostluklar kısa vadede bazı sorunlara çözüm olsa da uzun vadede sosyal bir varlık olan insanın dokunmaya, hissetmeye, mimikleri yorumlamaya, bir başka insan tarafından özel hissedilmeye yani gerçek bir başka insana ihtiyacı var.” 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir Cevap Yaz

Haber TV Hakkında

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *